Nedirkibu.com da öğrencilerin online olarak internetten dersler hakkında bilgi alabilmeleri bazı konuları sayfalarımızda detaylı bir şekilde yayınlıyoruz. Ders notları kategorisinden sayfamızda paylaşılan ders özetlerine ulaşabilirsiniz.
5.Sınıf Gerçekleşen Düşler Konu Özeti ( Sosyal Bilgiler) |
5. ÜNİTE : GERÇEKLEŞEN DÜŞLER KONU ÖZETİ
BULUŞLAR VE TEKNOLOJİK GELİŞMELER
Mucit; yeni bir buluş ortaya koyan, icat eden kişiye mucit denir.
Buluş(İcat), bir şeyi ilk kez ortaya koymaya veya icat edilmeye denir.
Buluşlar, insanoğlunun ihtiyaçlarını karşılama ve karşılaştığı problemleri çözme gayret ve merakından doğmaktadır. Bununla beraber, planlı ve sürekli bir çalışma gerekmektedir.
Buluşlar ve icatlar insan yaşamını kolaylaştırır ve değiştirir.
Teknoloji bilimsel bilgilerden yararlanarak insan oğlunun ihtiyaçlarına uygun alet ve araçların yapılması ya da üretilmesi için gerekli bilgi ve yetenektir.
Bilim ve teknoloji arasında sıkı bir ilişki vardır. Buluşlar, teknolojik gelişmeler sayesinde zamanla gelişmiş ve işlevleri artmıştır.
Buluşların çok azı tesadüf sonucu ya da aniden ortaya çıkmıştır. Buluşların ortaya çıkması için insan oğlunun belli bir bilimsel ve teknolojik birikime sahip olması gerekmiştir. Günümüzde buluşların çoğu, daha önce yapılan çalışmaların, birikimlerin ve aletlerin geliştirilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
1. Olumlu Etkileri:
Günlük hayatımızda pek çok teknolojik buluşu kullanmaktayız. Bu buluşlar iletişimden sağlığa, eğitimden ulaşıma, beslenmeden eğlenceye kadar bir çok alanda yaşantımızı kolaylaştırmaya devam etmektedir.
İnsanlar, yeryüzünde var oldukları ilk çağlardan itibaren çevresini incelemeye ve ondan yararlanmaya çalışmıştır.Beslenebilmek için büyük çabalar sarfetmişlerdir. İlk çağlarda insanların kullandığı aletleri taşları yontarak yapmışlardır.
Ancak, yıllar geçtikçe alet yapma tekniklerini geliştirmişlerdir. Taş aletlerin bir ucu kesme işlemleri için sivriltip diğer ucunu ise elle tutmak için yontmuşlardır.
Göçebe hayatı terk ederek yerleşik geçen insanlar evler, köyler ve şehirler kurmuşlardır.
Toprağı ekmeyi öğrenmiş. Buğday, arpa, mısır, mercimek gibi tahılları yetiştirip beslenmelerinde kullanmışlardır. Koyun, keçi, sığır ve at gibi bazı hayvanları evcilleştirmişlerdir.
İnsanlık tarihinin en önemli buluşu ateştir. Ateşin bulunmasıyla birlikte, insanlar yemek pişirme, ısınma gibi pek çok alanda ateşi kullanmaya başlanmışlardır.
İnsanların ilk önemli buluşlarından biri de tekerlektir. Tekerlek ilk olarak çömlekçi çarkı olarak kullanılmıştır. Tekerlekli arabaların
yapılması insanların yaşamında büyük kolaylıklar sağlamıştır.
Tekerlekle birlikte insanların yaşamını kolaylaştıran pek çok araç bulunmuştur. Bu araçlar zamanla geliştirilmiş ve günümüzdeki bilgi ve teknoloji seviyesine ulaşılmıştır.
Elektrik de önemli buluşlardan bir diğeridir. İlk insanlar geceleri aydınlanmak için ateş yakmışlardır. Daha sonra gece aydınlanmalarında mum ve gaz yağı kullanmıştır.
Petrolün bulunması ile gaz lambası ve lüks gibi aydınlatma araçları bulunmuştur. Aydınlatma alanındaki en önemli buluş ise Edison'un elektrikle çalışanampulü bulması ile olmuştur.
İnsanlar elektirik ve ampul sayesinde evlerini ve iş yerlerini geceleri de aydınlatmaya başladılar. Bu sayede işlerini gece de yapma olanağı elde ettiler.
Sanayi alanında yapılan en büyük buluş, buhar makinesinin icadı olmuştur. Buhar gücünün makinelerde kullanılmasıyla sanayi çağı başlamıştır. Bu sayede geliştirilen gemi, otomobil , uçak yapımı ticaret ve ulaşımda büyük kolaylıklar sağlamıştır.
laşımda da teknolojik gelişmeler sağlayarak insanların zamanı daha verimli kılmaya başlamışlardır.Büyük yollar, su kanalları, köprüler yaparak ulaşımda büyük kolaylıklar sağlamışlardır.Eskiden aylarca at üstünde giderek ulaşabildiği bir yere günümüzde uçakla birkaç saat sonra ulaşabilmektedir.
Bilgisayar ve internetin keşfedilmesi ile bilgi çağı başlamıştır. Bilgisayarlarda bilgiyi depolama, internet ile de kısa sürede bilgiyi paylaşma ve aynı zamanda bu bilgilere ulaşma olanakları da arttı Giderek artan insan nüfusunun barınması için dev apartmanlar yapıldı. Bu apartmanların ısınması için kalorifer sistemleri kuruldu.
Evimizde kullandığımız teknolojik aletler hayatımızı hiç düşünemediğimiz kadar kolaylaştırmaktadır. Örneğin fırında hazırladığımız bir yemek pişerken, aynı zamanda ortaya çıkan bulaşıkları bulaşık makinesinde yıkayabiliyoruz. Bulaşıklar yıkanırken televizyon izleyebiliyor ya da bulaşıklar yıkanırken, yemek pişerken elbiselerimizi ütüleyebiliyoruz. Buradan da anlaşılıyor ki evde kullandığımız teknolojik aletler hayatımızda çok büyük kolaylıklar sağlamıştır.
Günümüzde sağlık alanında da bir çok buluş ve icatları görmekteyiz. İnsanların yakalandıkları hastalıkların tedavisi ya da teşhisi için sağlık çalışanları bir çok teknolojik aletleri kullanmaktadır. Örneğin, doktor bizi muayene ederken stetoskop kullanır. Röntgen veya MR cihazı ya da tahlilmakineleri yardımı ile hastalığımıza teşhis konulur. Ayrıca günümüzde ameliyatlarda da bir çok teknolojik gelişmeler takip edilmektedir.Hastalığımızın tedavisinde kullandığımız ilaçlarda olumlu buluş ve icatlardandır.
2. Olumsuz Etkileri:
Günlük yaşamımızda buluş ve icatları sık sık kullanırız.
Buluş ve icatların olumlu yönleri olduğu kadar olumsuz yanları da vardır.
Teknolojinin zararları, teknolojiden yararlanma durumuna göre değişmektedir.
Bilgisayar başında çok fazla zaman geçirirsek göz ve beden sağlığımız bozulabilir. Arkadaşlık ve aile içi iletişimizde olumsuzluklar ortaya çıkabilir. Sosyal yönümüz gelişmeyebilir.
Otobüs, uçak, metro, otomobil, motosiklet gibi bir çok ulaşım araçları hayatımızın her alanına girmeye başlamıştır. Bu taşıtlarda sürekli teknolojik gelişmeler olmaktadır.Ancak bu araçları kullanırken kurallara uymadan ve çok hızlı kullanırsak kazalara neden olabilir. Bu da can ve mal kaybına yol açmaktadır.Ayrıca, ulaşım araçları havayı, toprağı ve suyu kirletmekte ve gürültü kirliliğine yol açmaktadır.
Evimizdeki elektrikli araçları doğru kullanmadığımızda hayatımız tehlikeye girebilir.
Savaş uçakları, atom bombası vb. buluş ve icatların olumsuz yanlarındandır. İkinci Dünya Savaşı'nda Japonya'ya atılan atom bombası yüz binlerce insanın birkaç dakika içerisinde ölümüne yol açmıştır.
Yapılan büyük yollar ve hava kirliliği ormanların yok olmasına neden olmaktadır. Ormanlarla birlikte pek çok canlı türü de yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Teknolojinin yol açtığı küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle bir çok hayvan türünün nesli tükenmek üzeredir.
Teknolojinin neden olduğu kirlilik insan sağlığını da tehdit etmektedir. Hava, su ve toprağın kirlenmesi başta astım ve çeşitli kanser türleri olmak üzere pek çok hastalığın artmasına neden olmuştur. Bu yüzden insanların sağlık harcamamaları da artmaktadır.
Hayatımızı hem olumlu hem de olumsuz yönde etkileyen buluş ve icatlarda vardır. Örneğin, cep telefonları iletişim alanında insanlara kolaylık sağlar. Fakat uzun süre kullanıldığında yaydığı radyasyon nedeniyle insan sağlığına zarar verir. Televizyon, izlendiğinde gözlerimizi Kredi kartları hayatımızı kolaylaştıran teknolojik gelişmelerinden birisidir. Ancak gelirimizin çok üzerinde harcama yapmak, ekonomik durumumuz, ruh sağlığımız ve aile hayatımızda çok büyük sıkıntılar ortaya çıkarabilir.
İlaçlar doktor tavsiyesi ile kullandığımızda olumlu etkisi görüldüğü gibi, doktor tavsiyesi olmadan her aklımıza geldiğinde kullandığımızda sağlığımıza zarar verebilir.
Birçok teknolojik buluşun üretildiği büyük tesisler olan fabrikalar, gerekli önlemler alınmadığında, canlı yaşamını tehdit eden büyük çevre felaketine yol açabilir.
MUCİTLER VE BİLİM ADAMLARI
Bilim: Evrenin ya da olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak sonuçlar çıkarmaya çalışan düzenli bilgidir.
Bilim Adamı: Bir soruna çözüm bulmak için harekete geçen kişidir.
Bilim İnsanının Özellikleri:
Ø İyi bir gözlemcidirler.
Ø Şüphecidirler. Olup biteni olduğu gibi kabul etmezler.
Ø Eleştiricidirler ve eleştiriye açıktırlar.
Ø Meraklı, sorgulayıcı ve araştırmacıdırlar.
Ø Sabırlı ve kararlıdırlar. Bu nedenle çalışmalarını, sonuca ulaşıncaya kadar sürdürürler.
Ø Planlıdır.Zamanı verimli kullanırlar.
Ø Tarafsız(gerçekçi) ve önyargısızdırlar.
Ø Geniş bir hayal ve yorumlama gücüne sahiptirler.Düşünüp yeni fikirler üretirler.
Ø Gerçeklerden ödün vermeden savunurlar.
Ø Hata yapmaktan korkmazlar.
Bilim insanı bilimsel bir çalışma yaparken şu basamakları izler;
. Merak ettiği araştırmanın başlangıcında problemi belirler.
. Problemle ilgili olayları izler, gözlem yapar.
. Problemle ilgili deneyler yaparak küçük sonuçlar çıkarır, tahminlerde bulunur.
. Bulunduğu sonuçlarla ilgili genelleme yapar, ilkeler bulur.
. Bulunan ilkeleri yeni deneylere uygulayıp doğruluğunu kanıtlar. Eğer kesin sonuçlara ulaşırsa bu tüm dünyada kabul edilir, kanunlaşır.
Bilim insanları hedeflerine uzun araştırmalar ve çalışmalar yaparak ulaşmışlardır. Her çalışma olumlu sonuçlanmış veya bazı çalışmalar sonunda farklı buluşlara ulaşılmıştır.
Bilim insanları, sahip oldukları bilgilerle yetinmeyip problemin çözümüne yönelik değişik kaynaklardan bilgi toplamayı da ihmal etmez. Başka bilim adamlarının görüş ve bulgularından da yararlanırlar. Doğru yöntemleri bulmaya çalışarak zaman kaybını en aza indirmeye çalışırlar.
Bilim adamı, çalışmalarını inandığı doğrultuda kararlı bir biçimde sürdürür. Bir problem üzerinde çalışırken eleştirilerin çalışmasını etkilenmesine izin vermez. Ancak gerektiğinde kendi düşüncelerini eleştirecek kadar da tarafsızdır.
BİLİMİN ÖNCÜLERİ:
Thomas Edison:Bini aşkın buluş yapan; elektrik ampulünü, fonografi ve film gösterme makinelerini geliştiren Amerikalı mucittir. Havası boşaltılmış bir ortamda ışık yayan ve düşük akımla çalışan ampul yapmayı başarmış bir bilim adamıdır.
Louis Pasteur: Fransa da doğmuş bu bilim adamı fizik, kimya ve tıp alanındaki çalışmaları ile tanınmıştır. İnsan ve hayvanlarda görülen şarbon, tavuk kolerası ve kuduz hastalıkları ile, bağışıklık mekanizması ve aşı hazırlama teknikleri üzerinde çalışmıştır. Pasteur'un tüm dünyada tanınmasını sağlayan buluşu ise kuduz aşısıdır. Kuduz aşısı diğer aşıların da önünü açmıştır.
Madam Curie: Polonyalı ünlü kadın fizikçidir. Kanser hastalığını tedavi eden radyoaktivite ışınlarını bulmuştur. Bilim dalında Nobel Ödülü'nü iki kere alan ilk bilim insanı olmuştur.
Guglielmo Marconi: İtalya'da doğan bu bilim adamı ilk başarılı telsiz telgraf sistemini geliştirmiştir.
Kısa dalga radyo iletişimi üzerinde yaptığı çalışmalarla modern radyo yayımcılığının gelişmesini sağladığından, radyonun babası olarak tanınmıştır.
Albert Einstein: Yüzyılımızın önemli isimlerinden birisidir. O, ilk defa Galileo tarafından dile getirilen fakat kendisinin geliştirdiği İzafiyet Teorisi, ayrıca madde-enerji ilişkisini veren ünlü denklemi ile tanınmaktadır. Einstein, sadece iyi bir fizikçi değil aynı zamanda yetenekli bir matematikçiydi.
Isaac Newton: İngiltere'de doğmuştur. Fizik, matematik, astronomi alanlarında buluşlar yapan, büyük bir mucittir. Bilimin gelişmesine büyük katkısı olmuştur. Fiziğin en temel konularından biri olan madde-enerji arasındaki ilişkiyi açığa çıkarmaya çalışmıştır.Aynalı teleskopu geliştirmiştir.Evrensel kütle çekim kanununu ortaya atmıştır.
Galileo:Fizik, matematik ve astronomi gibi konularda çığır açan çalışmalar yapmış ve ilgisi daha çok hareket üzerine yoğunlaşmıştı. Teleskopu astronomik alanda kullanan ilk bilim adamıdır. Güneşi gözlemlemiş ve Güneş üzerinde bulunan gölgelerin Güneş'in üzerinde yer alan lekeler olduğunu kanıtlamıştır.Kısaca, 30 kez büyüyen teleskopu yaptı. Termometreyi, sarkacı buldu.
Pascal: Küçük yaşta kendini gösteren bir deha örneğidir. Henüz 12 yaşında iken, hiç geometri bilgisine sahip olmadığı halde daireler ve eşkenar üçgenler çizmeye başlayarak, bir üçgenin iç açılarının toplamının iki dik açıya eşit olduğunu bulmuştur.16 yaşındayken geometri ve fizik kitapları yazmıştır. 19 yaşında ise aritmetik işlemlerini mekanik olarak yapan bir hesap makinesi icat etmiştir.
Alexander Graham Bell: Telefonun icat etmiştir.
Graham Bell aslında, sağırların sessizliğini ortadan kaldırmaya çalışıyordu. Bunu başaramadı ama telefonla birbirinden kilometrelerce uzaktaki insanların birbirlerini duymalarını sağlayan telefonu bulmuştur.
Alfred Nobel:
Dinamitin mucidi olarak bilinir. Servetinin bir kısmını her yıl insanlığa hizmette bulunanlara sunulmasını vasiyet etti.Bu ödüller fizik, kimya, tıp yada fizyoloji, edebiyat ve barışa hizmet olmak üzere toplam beş dalda verilmektedir. 1900 yılında İsveç Hükümeti Nobel Vakfı'nı kurdu. Bu yıldan sonra da Nobel ödülleri düzenli olarak verilmeye başlandı.
Samuel Morse: 1936'da çalışan ilk telgraf örneğini bitirdi. Morse ayrıca bir su kütlesi üstünden, demiryolu altından ve iletken herhangi bir şeyden sinyal gönderebilen radyo telgrafın icadına öncülük etti.Kendi adını verdiği bir telgraf kodu tasarladı.
Alexander Fleming: Öldürücü bakteriyel hastalıklarla savaşabilen ilk antibiyotik olarak tarihe geçen "penisilindi bulmuştur.
Wilhelm Condrad Röntgen: Röntgen adı X- ray ışınlarının keşfederek sağlık alanında büyük bir buluş gerçekleştirmiş bilim adamıdır.
Charles Francis Richter: Bugünde kullandığımız depremin şiddetini(büyüklüğünü) ölçmeye yarayan, kendi adıyla anılan "Richter Ölçeğini" geliştirmiştir.
Piri Reis: Eşsiz bir harita ve deniz bilimleri üstadı olmasının yanı sıra, Osmanlı tarihinde izler bırakmış kaptandır. 1513 tarihli ilk dünya haritasını çizdi. Derlediği denizcilik notlarını bir Denizcilik Kitabı(seyir kılavuzu) olan Kitab-ı Bahriye'de bir araya getirdi.
Farabi: Doğa bilimleri ve felsefe tarihi alanında yaklaşık 100 eser yazdı. Felsefe ve mantık alanında yaptığı çalışmaları ile büyük ün kazanmış bir bilim adamıdır.
İbn-i Sina(lokman hekim):
Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve beceri gerektiren çeşitli alanlarda çalışmalar yapmıştır. "Tıbbın Kanunu"adlı eseri XII. Yüzyılda Latince'ye çevrildi. İbn-i Sina 700 yıl Avrupa'nın tıp hocası oldu.
Cahit Arf:Şu anda kullandığımız 10 liraların arkasında fotoğrafı yer alan Cahit Arf, dünyaca ünlü bir matematikçimizdir. Kendi adıyla bilinen matematik kuramları ile dünya çapında tanınır.
Prof. Dr. Gazi Yaşargil:
1925'te Diyarbakır'da doğmuş Türk bilim adamıdır. Beyin ve sinir sistemleri üzerine yaptığı çalışmalarla tıp alanında çok önemli buluşlar gerçekleştirmiştir. Microcerrahiyi beyinle ilgili hastalıklarda uygulayarak çok zor ve hassas bölgelerdeki tümörlerin alınabileceğini kanıtlamıştır. Bu başarılarından dolayıDünya Beyin Cerrahları Birliği tarafından "yüzyılın adamı"seçilmiştir.
Prof. Dr. Mehmet Öz: 1960'ta Konya'da doğmuştur. Kalp- damar cerrahıdır. Kalp ve damar hastalıkları üzerinde yaptığı çalışmalardan dolayı "yılın doktoru" seçilmiştir. Mehmet öz halen Amerika'da meslek yaşantısını devama ettirmektedir.
Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu:
1935 yılında doğan Oktay Sinanoğlu kimya ve biyoloji alanında çalışmaları bulunan bilim insanımızdır. 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırarak 28 yaşında profesör unvanını aldı.
ATATÜRK'ÜN BİLİM VE TEKNOLOJİYE VERDİĞİ ÖNEM
Kendi yer altı ve yer üstü kaynaklarını işleyip, kazanca dönüştüremeyen, kendi toprağını ekemeyen, kendi sanayisini kuramayan devletler, kesinlikle gelişemez. Atatürk bu gerçeği bildiği için
"Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir" ve
"İlim, fen ve uzmanlık nerede varsa, sanayi nerede varsa gidip, öğrenmeye mecburuz. Bilim ve teknik nerede ise oradan alacağız ve herkesin kafasına koyacağız. Bilim ve teknik için kayıt ve şart yoktur." demiştir.Ona göre bilimin milleti yoktur. Daima bilimsel ve teknolojik gelişmelerin takipçisi olmamızı öğütlemiştir.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin gelişmiş ülkeler düzeyine çıkabilmesi ve çağı yakalayabilmesi yolunda en gerçek yol göstericinin bilim ve fen olduğunu söylemiştir.Atatürk bilime ve teknolojiye önem verdiğini sadece sözleriyle değil, bu alanda yapmış olduğu bir takım uygulamalarıyla da göstermiştir.
Ø 1936-1937 yıllarında kendi eliyle "Geometri" adlı bir kitap yazmıştır.
Ø 1933'te ziraat(tarım) alanında bilimsel çalışmalar ve gelişmeler yapmak üzere Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü kuruldu.
Ø 1935'te yer altı kaynaklarının araştırılması için Maden tetkik Arama Enstitüsü (MTA) ve Etibank kurulmuştur.
Ø İlköğretim devlet eliyle zorunlu ve parasız hale getirilmiştir. Her yaştan kişiye okuma-yazma öğretmek amacıyla "Millet Mektepleri" açılmıştır.
Ø 1932'de Türk Dil Kurumunu kurdurmuştur.
Ø Mesleki ve teknik eğitime önem verilerek erkek ve kız sanat ve meslek okulları açılmıştır.
Ø 1935'te Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi açılmıştır.
BİLGİ KAYNAKLARI
Bilgi edinmek amacıyla kullandığımız yayınlara bilgi kaynakları denir. Günlük gazeteleri okuyarak dünya ve ülkemizde olup biten siyasi, ekonomik, politik, sanat, spor ve bilimsel gelişmelerle ilgili haber, bilgi, değerlendirme ve görüşleri takip edebiliriz. Ancak gazetelerde yer alan yazı ve resimleri yeterli görmediğimiz durumda dergi, kitap, ansiklopedi, internet gibi kaynaklardan daha geniş bilgi edinebiliriz. Günümüzde internet, bilgi edinmede kullanacağımız en hızlı iletişim araçlarındandır. Internet doğru kullanıldığında çok önemli bir bilgi kaynağıdır.
Bilgi edinmek üzere başvuracağımız diğer kaynaklar ise şunlardır:
Kitaplar:Bir konuda çeşitli düzeylerde bilgi içeren, genellikle tek ciltten oluşan, bir veya daha fazla yazar tarafından yazılmış temel bilgi kaynaklarıdır. Sözlükler: Bir sözcüğün yazılışını, okunuşunu, anlamını veya başka dillerdeki karşılığını öğrenmek için başvurulan kaynaklardır. Ansiklopediler: Çeşitli konularda belirli bir yönteme göre düzenlene, bilim, sanat gibi uğraş dallarının tüm bilgilerini ayrıntılı olarak bir arada bulunduran ve genellikle birkaç ciltten oluşan kitaplardır.
Almanaklar: Yılda bir çıkan ve o yılın olaylarını anlatan kitaplardır.
Atlaslar: dünyanın, bir ülkenin, veya bir bölgenin fiziki ve siyasi coğrafyası, ekonomisi,, tarih vb. konularda toplu bilgi vermek için bir araya getirilmiş coğrafya haritalarıdır. Biyografi:kişilerin hayatını anlatan eserlerdir. Biyografilerde, kişinin hayatı başka kişi ve kişiler tarafından yazıya geçirilir. Otobiyografi:Otobiyografiler de biyografilerde olduğu gibi kişilerin yaşam öykülerini konu alır. Aralarındaki fark ise; otobiyografilerde yaşam öyküsünü anlatan kişinin kendisi olmalıdır.
Kronolojiler: Bilgiyi oluş sırasına göre aktaran kaynaklardır. Kronolojilerde bilgi genellikle tablolar halinde sunulur.
Kaynak CD'ler: 12 cm çapında
1,2 mm kalınlığında ortası delik, parlak renkli basit bir disktir. Günümüzde öğretici bir çok kitap ve ansiklopediler CD'lere yerleştirilmiştir. Bunların dışında video filmler, kasetler, mikrofilmler gibi bilgi kaynakları da vardır.
Bilgi edinmek amacıyla kullandığımız yayınlar belirli aralıklarla çıkar. Bunlar günlük, haftalık veya aylık olabilir. Bunlara süreli yayın adı verilir.
En önemli süreli yayınların başında dergiler gelir. Dergiler; belirli bir alanda, uzmanlar tarafından yazılmış makaleleri içeren, haftalık, aylık, üç aylık gibi düzenli aralarla, belirli bir ad altında yayınlanan, sürekliliği olan kaynaklardır.
. Konunun sınırları ve konuyla ilgili kaynaklar belirlenir.
. Kütüphanelerden ve internetten faydalanarak gerekli bilgiler toplanır.
. Araştırma raporu düzenlenir.
. Araştırma sonunda yaralanılan kaynaklar belirtilir.Aksi taktirde Telif hakkı doğar.
Telif sözcüğü, kitap yazmak; resim, heykel ya da beste yapmak; güzel bir sanat eseri meydana getirmek anlamına gelir.Telif hakkı ise bir fikir veya sanat eserini meydana getiren kişinin, bu eserden doğan haklarının tümü demektir.Bu hak devredilebilen bir haktır.
KAYNAKÇA NASIL YAZILIR?
Okulda bizlere verilen araştırma ödevlerini hazırlanırken ders kitabı dışında; ansiklopedi, kitap, dergi gibi kaynaklardan yararlanabiliriz. Bu yaralandığımız kaynakları ödevimizin en arka sayfasında "Kaynakça" ölümünde göstermeliyiz. Kaynakça bölümünde:
• Yazarın adı soyadı
• Kitabın adı
• Kitabın yayınevi
• Basıldığı yer ve tarihi yazılır.
E. YEM BİTKİLERİ:
Yonca, yulaf, fiği, burçak ve korunga gibi bitkilere yem bitkileri adı verilir. Türkiye'de ahır hayvancılığının gelişmesi ve et üretiminin artmasında yem bitkilerinin ayrı bir önemi vardır.
Daha çok Ege, Akdeniz, ve Marmara bölgelerinde üretilen yem bitkileri fabrikalarda işlenerek kullanıma hazır hale getirilir.
SEBZECİLİK
Türkiye'de hemen hemen her türlü sebze yetiştirilmektedir. Sebze tarımı, tahıllardan farklı olarak sulama isteyen ve yoğun emek harcanarak üretilen ürünlerdir. Ayrıca kışın seracılık sayesinde üretimi kesintiye uğramaz. Sebze üretiminde ilk sırayı Akdeniz Bölgesi alır.
Turfanda sebzecilik ise; bir mevsim başı üretim faaliyetidir. Bazı sebze ve meyvelerin, açık hava koşullarında erkenden yetiştirilip pazarlanması esasına dayanır.
KARPUZ:
Karpuz yüksek sıcaklık isteyen bir tarım ürünüdür.Diyarbakır, karpuzuyla ünlü bir ilimizdir.
Karpuz daha çok Diyarbakır ve Adana çevresinde üretilir.
MEYVECİLİK:
FINDIK:
Kış sıcaklığının 5-6 0C, yaz sıcaklığının da 20-25 0C olduğu ve yıllık1000- 1500 mm yağış alan, ılıman ve serin iklim bölgelerinde yetişir. Don olayı ve yaz kuraklığı verimi düşürür.
Ülkemizde fındık tarımı, Karadeniz kıyılarında yaygındır. Özellikle Ordu, Giresun ve Trabzon illeri üretimin yarısından çoğunu sağlamaktadır.daha sonra, Bolu ve Zonguldak illeri gelir. Karadeniz bölgesi toplam fındık üretiminin %83 'ünü karşılar. Türkiye dünya fındık üretim ve ticaretinin yaklaşık %70-75'ini karşılamaktadır. Son yıllarda fındık yağı üretimi de artmaktadır.
İNCİR:
Kışların ılık, yazlara sıcak geçtiği iklimlerde yetiştirilebilir.
Ülkemizde incir en çok Ege Bölgesi'nde (özellikle Aydın'da) yetiştirilir. Akdeniz kıyılarında, Güneydoğu Anadolu ve Güney Marmara'da üretilir.
Dünya incir üretiminde %75'lik payı ile birinci sıradadır.
ÜZÜM:
Kışın -40 derce sıcaklığa dayanır. Yazın sıcaklığa ve kuraklığa dayanıklı bir bitki olduğundan ülkemizde hemen hemen her bölgede yetiştirilir.
Yurdumuzda en çok Ege Bölgesi'nde yetiştirilir. Özellikle Ege Bölgesi'nde Manisa, İzmir, Denizli yörelerinde üretilen çekirdeksiz üzüm kurutularak önemli bir kısmı ihraç edilir.
Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde de yetiştirilir.
MUZ:
Yetişmesi için yüksek sıcaklık ve bol nem gereklidir. Düşük sıcaklıklarda yetişmez ve don olayına karşı hassas bir üründür. Alanya ve Anamur çevresinde yetiştirilir. Türkiye'de yetiştirilen muzun tamamı Akdeniz Bölgesi'nden karşılanır.
TURUNÇGİLLER:
Narenciye adı da veriler bu ürünler portakal, mandalina, limon, greyfurt ve turunçtan oluşur. Soğuğa karşı çok hassastırlar. Kışın, sıcaklığın sıfır derecenin altına düşmediği bölgelerde yetişebilir. Ayrıca yüksek sıcaklık ve bol su isteyen bir bitkidir. Akdeniz bölgesi Türkiye turunç üretiminde ilk sırada yer alır.Ege
Bölgesi ise ikinci sırada yer alır. Güney Ege kıyılarında, Güney Marmara kıyılarında, Doğu Karadeniz kıyılarında yetiştirilir.
ELMA:
Türkiye'de üzümle birlikte en çok yetiştirilen bir meyvedir. Çiçek açama döneminde düşük sıcaklıklardan etkilenir. Diğer dönemlerde -350C'ye kadar dayanabilir. Az kireçli ve derin topraklarda yüksek verim sağlanır. Elma üretimi, İç Anadolu'daki Niğde, Nevşehir, Konya çevresinde, Orta Karadeniz'de Amasya ve çevresinde, Akdeniz'de Isparta, Antalya ve Burdur çevresinde yaygındır.
ANTEP FISTIĞI:
Türkiye üretiminin %95'i ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi ilk sırada yer alır. Dünya da ise ikinci sıradadır. Daha çok Gaziantep çevrelerinde yetiştirilir.
KAYISI:
Ülkemizde karasal iklim bölgelerinin alçak yörelerinde yetiştirilmektedir. Kayısı üretim en fazla Malatya, Elazığ, Konya, Ankara ve İzmir illerinde yapılır.
EKONOMİ VE İNSAN FAKTÖRÜ (MESLEKLER)
Ülkemizde ekonomik faaliyetlerin çeşitli olması ve insan ihtiyaçlarının çeşitliliği birbirinden farklı pek çok mesleğin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Anadolu toprakları dünyanın en eski yerleşim alanlarındandır.Verimli topraklar ve uygun iklim koşulları ülkemizde tarımın gelişmesini sağlamıştır.Böylece çiftçilik Anadolu'da ilk gelişen mesleklerden olmuştur.
Kırsal kesimlerde daha çok tarımla ilgili meslek grupları gelişmiştir. Çiftçiler, ziraat teknisyenleri, ziraat mühendisleri , veterinerler, tarım işçileri tarım alanında çalışan başlıca meslek gruplarını oluşturur.
Halı ve kilim dokumacılığı, bakır işlemeciliği, topraktan kap kacak yapımı da ilk meslekleri arasındadır.
Büyük yerleşim merkezlerinde ise daha çok, kalabalık nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak meslek grupları vardır.Öğretmen, polis, avukat, doktor, hemşire, hâkim, savcı, memur, bankacı, eczacı vb. görevleri yürüten kişiler ham madde işleyerek üretim yapmazlar. Bu meslek grupları hizmet üreterek geçimlerini sağlarlar.
Günümüzde hizmet üreten bir çok meslek gruplarını söyleyebiliriz.Bunlardan bazıları şunlardır:Aşçı, garson, taksi şoförü, kuaför, pilot, rehber, postacı,kameraman, bilgisayar mühendisi, kasap, makinist, manav, dalgıç, teknisyen gibi.
Yetiştirilen ürünleri değerlendirip yeni üretim alanları oluşturan kişilere girişimci adı verilir.
Girişimci insanlar var olan ürünleri değerlendirmek için yeni iş alanları açar. Yeni mesleklerin ortaya çıkmasında etkili olurlar. Ekonomik faaliyetler; üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarından oluşur. Bu aşamaların hiçbiri, insan emeği olmadan gerçekleşemez. İnsanların geçinip ihtiyaçlarını karşılamaları için çeşitli meslekler oluşmuştur. İnsanların bir kısmı çalışanları oluştururken diğer bir kısmı da işverenleri oluşturur. İşverenlere de girişim de denir. Hammaddelerin işlenip ürüne dönüşmesi için bir fabrikayı ise girişimciler tarım yaparak, para harcayarak kurar. Üretim yapabilmesi için üç temel ögenin bulunması gereklidir.
Üretimin üç temel ögesi:
Ø Sermaye
Ø İnsan gücü
Ø Hammadde
Girişimcilik, bir işi en başından başlayarak en üst seviyeye taşımaktır. Bu süreçte girişimcilerin doğru adımları atması gerekir.
Bu adımları sıralarsak;
Ne üreteceğine karar verme
Üretim yerine karar verme
Hazırlıklarını tamamlama
Üretime geçme
İnsan Etkisi, Üretim, İş Birliğii
İnsanlar yaşamları boyunca işlerini kolaylaştıracak alet ve makineler üretmişlerdir. Bu alet ve makineleri yaşamlarının her alanında kullanmaya çalışmışlardır. Bir ürünün üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarında da pek çok alet, makine ve teknolojik ürün kullanılmaktadır. Ancak üretim, insan emeği olmadan yapılamaz. Bir konserve üretilirken ürünün tarlada yetiştirilmesi, fabrikalarda işlendikten sonra ürünün paketlenmesi, dağıtılması aşamalarında insan emeği vardır. Üretilen konserveden yiyecek yaparak tüketmekte de insan emeği vardır.
İnsanlar yalnızca emekleriyle üretimi katkı sağlamazlar. Bazı insanlar maddi güçleriyle fabrika açarlar. Böylece yeni iş alanlarının oluşmasını sağlarlar.
Üretimin yapılabilmesi için ham madde, para, alet, makine ve insanlara ihtiyaç vardır. Bunlardan herhangi birinin yokluğu ya da eksikliği üretimi olumsuz yönde etkiler. Sorunlar yaşanır. Bu sorunların ortaya çıkmaması için iş birliği yapılır.
İşbirliği yalnızca sorun çözmek için değil, yeni girişimlerde bulunmak için de yapılır. Yani iş birliği yeni iş alanlarının oluşmasını da sağlar.
Atatürk de inkılapları doğrultusunda girişimcilere imkânlar sağlamış, onları desteklemiştir. Çiftçilere yeni, modern tarım alet ve makinaları kullanmaları konusunda yol göstermiş, imkânlar sağlamıştır.
Atatürk, yeni fabrikalar açılmasını sağlamış, insan emeğinin ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır.
Ülkemizdeki girişimci iş adamlarından bir örnek:
Sakıp Sabancı (1933 - 2004)
7 Nisan 1933 tarihinde Hacı Ömer Sabancı ve Sadıka Sabancı'nın ikinci çocuğu olarak Kayseri'nin Akçakaya köyünde doğan Sakıp Sabancı, iş hayatına 1948 yılında, Akbank'ta stajyer memur olarak başladı.
Üç yılını zatürre hastalığıyla geçirdi. BOSSA Un Fabrikası'nda veznedar olarak çalışmaya başladı. 1955 yılına gelince un fabrikasının ticaret müdürü oldu. 2 sene sonra Türkan Civelek ile evlendi ve BOSSA Tekstil Fabrikasında Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapmaya başladı.
1964 yılında Dilek adlı bir kız çocuğu sahibi olan iş adamı, aynı yıl Adana Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı oldu. 2 yıl sonra babası Hacı Ömer Sabancı'yı kaybetti ünlü iş adamı. Babasının ölümünden 1 yıl sonra kardeşleriyle birlikte "Hacı Ömer Sabancı Holding A.Ş."yi kurdu ve Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlendi.
1970 yılında, ikinci çocuğu Metin'in zihinsel özürlü olarak dünyaya gelmesi sebebiyle Sabancı, diğer insanlara yardım amacıyla, 1976 yılında Erol Sabancı Spastik Çocuklar Tedavi ve Eğitim Merkezi ile 1996 yılında Metin Sabancı Spastik Çocuklar ve Gençler Eğitim Üretim ve Rehabilitasyon Merkezini kurdu.
1974'de "Hacı Ömer Sabancı Vakfı (VAKSA)yı kuran iş adamı, 1981'de Londra'da, Türk sermayesi ile yurtdışındaki ilk banka olan Ak International Bank'ı (Sabancı Bank Plc.) kurdu. Yine aynı yıl Amerika'da Houston'da ilk kez kalp kapakçığı ameliyatı oldu.
Üç sene sonra, 1984'de, Eskişehir Anadolu Üniversitesi tarafından ilk onursal doktorasını alan Sabancı, 1986'da TÜSİAD'ın Yönetim Kurulu Başkanı oldu. 1989'da babası Hacı Ömer Sabancı zamanında toplanmaya başlanan Resim ve Hat koleksiyonlarının sergilenmesi için SSCB Kültür Bakanlığı'nın daveti üzerine Moskova'da bir sergi açıldı. Bu sergi, sonraki yıllarda dünyanın en önemli müzelerinde sergilenecek "Altın Harfler: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nden Osmanlı Hat-Resim Koleksiyonu Sergisi" için bir mihenk taşı oldu. Yine aynı yıl Amerika - Houston'da ikinci kez kalp ameliyatı oldu.
1998'de "Altın Harfler: Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nden Osmanlı Hat - Resim Koleksiyonu Sergisi" New York'ta Metropolitan Müzesinde sergilendi. Böylece Metropolitan Müzesinde sergilenen ilk özel koleksiyon ünvanına sahip oldu.
1999'da istanbul'da, Sabancı Üniversitesi'ni açan iş adamı, 2001'de DuPont'un yüzde 50 - 50 ortaklığıyla 4 kıtada toplam 16 fabrika ile faaliyet gösteren "DUPONTSA" ve "DUŞA INTERNATIONAL" şirketlerini kurdu. Fransız Hükümeti, "Altın Harfler" koleksiyonunun "Louvre Müzesi"nde sergilenmesini gerçekeştirerek, Fransız - Türk kültür ilişkilerine yaptığı katkılar ve Fransa'nın önde gelen şirketlerinden Danone, Carrefour ve BNP ile sürdürdüğü başarılı ortaklıklarından dolayı, Elyseae Sarayı'nda yapılan törenle, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından Sakıp Sabancı'ya şeref nişanı takdim edildi.
10 Nisan 2004 tarihinde tedavi gördüğü Amerikan Hastahanesinde şiddetli akciğer enfeksiyonundan vefat etti.
Yeni Türk Devleti’nin kurulması
İstiklâl Marşı’nın kabulü
Kabotaj Kanunun kabulü
Harf İnkılabı
Saltanatın kaldırılması
Tevhid_i Tedrisat Kanunu
TBMM’nin açılması
Dikkat! Atatürk’ün gerçekleştirdiği her inkılâp hareketinin özünde milliyetçilik ve laiklik yer almaktadır.
HALKÇILIK
Halk: Bir ülkede oturan, o ülkeyi bilen, geleceğini o ülkeye bağlamış insanların bütününe halk denilir. Halkçılık, devletin siyasi, ekonomik ve kültürel alandaki hizmetlerin tüm halka yönelik olmasını amaçlayan bir ilkedir. Halkçılık ilkesi, toplumda sınıf ayrımına karşıdır. İşçi, memur, esnaf tüccar yasalar karşısında aynı haklara sahiptir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye ayrıcalık tanınamaz.
Özellikleri:
o Halk devlet yönetimine katılır.
o Herkes kanunlar önünde eşit haklara sahiptir.
o Cumhuriyetçiliğin ve milliyetçiliğin doğal bir sonucudur.
o Herkes kanunlar önünde eşit haklara sahiptir.
o Cumhuriyetçiliğin ve milliyetçiliğin doğal bir sonucudur.
Halkçılık İlkesi Doğrultusunda Gerçekleşen İnkılaplar:
Saltanatın kaldırılıp, cumhuriyet yönetimine geçilmesi.
Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi
Tekke,zaviye ve türbelerin kaldırılması
Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun kabulü
Kılık kıyafette değişiklik yapılması
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi
Aşar vergisinin kaldırılması
Soyadı Kanunu’nun çıkarılması
Hastane ve sağlık ocaklarının açılması
LAİKLİK
Laiklik; din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, devlet kurumlarının ve kurallarının dini ilkelere değil, akla ve bilime dayandırılmasıdır.
Laiklik ilkesinin kabul edilmesiyle devlet yönetimi akla ve bilime dayandırılmıştır. Bu ilke doğrultusunda hukuk siteminde, eğitim siteminde, sosyal yaşamda akılcı ve bilimsel değişiklikler yapılmıştır. Türk toplumunun çağdaşlaşma yolu açılmıştır.
Özellikleri:
o Devlet yönetiminde din ve devlet işleri birbirinden ayrı tutulur.
o Akla ve bilime önem verilir, yasalar din kurallarına dayandırılamaz.
o Düşünce ve inanca saygı esastır. Herkesin inanç özgürlüğü vardır.
Laiklik İlkesi Doğrultusunda Gerçekleşen İnkılaplar: Saltanatın kaldırılması
Halifeliğin kaldırılması
Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesi
Medreselerin kapatılması
Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması
Diyanet Din işleri Başkanlığı’nın kurulması
Anayasadan “Devletin dini İslâm’dır” maddesinin kaldırılması
Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi
Dikkat! 1937’de laiklik ilkesi anayasaya girmiştir.
Dikkat! 1937’de laiklik ilkesi anayasaya girmiştir.
DEVLETÇİLİK
Devletin ekonomik hayatın içinde yer almasıdır. Yani gerektiğinde fabrika ve şirket kurup işletmesidir. Bu ilke ekonomiyle ilgilidir. Devletçilik ilkesi, büyük sermaye gerektiren ağır sanayi işletmelerinin kurulması amacıyla uygulamaya konmuştur. Bu sayede demir çelik, dokuma, cam ve şeker dalları kısa sürede kurulmuştur.
Devletçilik ilkesi, ekonomik kalkınmanın yanında sosyal ve kültürel kalkınmayı da amaçlar.
Özellikleri:
o Devletin ekonomik, sosyal ve kültürel alanda kalkınmasını amaçlamıştır.
o Vatandaşların özel iş yerleri kurmalarını destekler ve örnek olur.
o Devlet, ülkedeki ekonomik kaynakları belirler ve işletir.
o Devletin ekonomik, sosyal ve kültürel alanda kalkınmasını amaçlamıştır.
o Vatandaşların özel iş yerleri kurmalarını destekler ve örnek olur.
o Devlet, ülkedeki ekonomik kaynakları belirler ve işletir.
Devletçilik İlkesi Doğrultusunda Gerçekleşen İnkılaplar:
İzmir İktisat Kongresi’nin yapılması.
Sümerbank ve Etibank gibi devlet bankalarının kurulması
Karabük Demir-Çelik Fabrikasının devlet tarafından kurulması
Tarımda modern yöntemlerin uygulanması
Maden Tetkik Arama Enstitüsünün açılması
Kabotaj Kanunu’nun kabulü
Demir yollarının devletleştirilmesi
İNKILAPÇILIK
İnkılap: Eskimiş, çağdışı kalmış bir toplum ve devlet düzeninin daha iyi bir duruma getirilmesi için yapılan köklü değişikliklerdir.
İnkılapçılık ilkesi; Türk toplumunun sürekli gelişmeye, yenileşmeye açık olmasını sağlamıştır.
İnkılapçılık ilkesi sürekli yeniyi, iyiyi, güzeli esas almıştır.
Özellikleri:
o Kurumların sürekli yenilenmesi, çağa ayak uydurması anlamına gelir.
o Gelişmesi durmuş olan bütün kurum ve kuruluşları kaldırıp yerine daha yeni ve daha çağdaş olanını getirir.
o Bütün yenilikler bu ilke doğrultusunda yapılmıştır.
İnkılapçılık İlkesi Doğrultusunda Gerçekleşen İnkılaplar:
Gerçekleştirilen bütün inkılaplar bu ilkenin uygulama örnekleridir.
ATATÜRK’ÜN SON GÜNLERİ
Atatürk’ün Türk milletini hak ettiği çağdaş toplumlar seviyesine çıkarmak için ülke içinde pek çok inkılap geçirmiştir. Milletine, iyinin ve doğrunun yolunu gösterdi. Kendisini düşünmeden yaptığı bu çalışmalar genç sayılabilecek bir yaşta sağlığının bozulmasına neden oldu. 1938 yılı başlarında Bursa’ya yaptığı bir gezi sırasında hastalanan Atatürk Çankaya Köşk’ünde bir süre dinlendi. Sağlık kontrolünden geçirildi.
Mayıs ayında güney illerini kapsayan bir inceleme gezisi kendisini yorduğu için yeniden hastalandı. Ankara’ya döndü. Oradan da tedavi olmak ve dinlenmek için İstanbul’a gitti. Ancak aynı dönemlerde dış politikada da hayati gelişmeler yaşanmaktaydı. Fransa’nın Hatay’dan çekilmesinden sonra Hatay’ın durumu belirsiz bir hal almıştı. Atatürk; Hatay’ın Türkiye’ye katılmasına büyük önem vermekteydi. Bu nedenle doktorların kesin dinlenmesi talimatına rağmen Hatay’a gitti. Burada incelemelerde bulundu. Bu durum Hatay halkı üzerinde önemli etki bıraktı. Yapılan oylama sonucu Hatay aynı yıl Türkiye’ye katıldı.
Bu yoğun tempo Atatürk’ün hastalığının artmasına neden oldu. Tüm dünyaya örnek olan büyük önder, 10 Kasım 1938 yılında saat dokuzu beş gece İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yumdu.Bu haber Türk milletini ve bütün dünyayı derin bir üzüntüye boğdu.
19 Kasım günü naaşı, top arabasıyla Gülhane Parkı’na götürüldü. Buradan Yavuz zırhlısı ile İzmit’e oradan da özel bir trenle Ankara’ya getirildi.
21 Kasım 1938 tarihinde yabancı devletlerin de gönderdiği askeri birliklerle temsil ettiği büyük bir devlet töreni yapıldı. Naşı, Etnoğrafya Müzesi’nde hazırlanan geçici kabre konuldu.
Değerli Ziyaretci;
1- Bu konu ile ilgili sorunuz veya tavsiyeniz varsa yorum ekleyerek bizle ve diğer ziyaretçilerimizle düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz.
2- Yorumlarınızda sorduğunuz sorular araştırıldıktan sonra cevaplanacaktır. "Bana Bildir" butonu işaretlemeniz halinde sorunuz cevaplandığında bildirim alacaksınız.
3- Herhangi bir üyeliğiniz yoksa, Anonim Kullanıcıyı seçerek de yorum ekleyebilirsiniz.